Pazarlama kavramı, Türkiye'ye geç giriş yapan ve hala tam anlaşılamayan, satış kavramı ile karıştırılan bir kavramdır. Pazarlamayı neden anlamakta zorluk çekiyoruz? Neden akademik olarak anlatılan pazarlama piyasa koşullarına tam uymaz? Neden pazarlama yedi kocalı Hürmüz gibi? Marka, satış, reklam, halkla ilişkiler (PR) vb. benzeri kavramlar arasındaki bağlar nelerdir? Bu kavramları ve kavramlar arasındaki ilişkiyi anlamazsanız, fikir üretemezsiniz. 

Markalar, insanlar gibi yaşayan varlıklardır. Kişilikleri vardır ve hedef kitle için bir anlam yaratma iddiasındadırlar. Amaçları ise müşteri bağlılığı yaratmak ve bu bağ ile daha yüksek kar elde etmektir. Zor olan ise, böylesi kıymetli entellektüel varlıkların geliştirilmesi, güncellenmesi ve müşteriler için değerin ve duygusal faydanın kaynağı olarak kalmayı sürdürebilmesidir. Bu süreci sadece reklam ajansınızın ya da işletmede birkaç kişinin yönetmesini beklemezsiniz.  

Strateji, ciklet gibi çiğnenen ama bir türlü yutulamayan ve sindirilemeyen bir lokma gibi. Hakkında çok şey yazılıyor çiziliyor ama ne işletmelerin ne de bireylerin kendi koydukları hedeflere ulaşma konusunda belirgin bir strateji geliştirdiklerini ve uyguladıklarını söylemek zordur. Bu kavramı anlarsanız yönetimi, pazarlamayı, markayı, müşteri ilişkilerini, finansı vb. tüm iş süreçlerinizi anlamlandırmanız ve gelecek risklerinizi azaltmanız çok daha kolay olur.  

"Müşteri her zaman haklıdır" demek kolay ama yaşanan sorunları önceden öngörüp tedbir almak ve işletmenin bir yığın sorunları arasında müşterilerin beklenti ve isteklerini yönetmek hiç de kolay değildir. Daima birşeylere odaklanırız ama bu genelde müşteri olmaz.  Bunun için başta insana yaklaşım felsefemizi ve müşteri algımızı değiştirmemiz gerekiyor.

Tutkuyla bağlı olanı da var, gereksiz bulanda. Marka konumlandırma erbabınca çok tartışılmaktadır. Bana göre, marka konumlandırma uygulansın ya da uygulanması marka geliştirmeye ve yönetmeye talip olan yöneticiler tarafından bilinmesi gereken bir kavram olmayı sürdürüyor. İnsan zihnin algılama biçimi ile marka konumlandırması arasında ciddi bir ilişki vardır. Bu ilişkiyi çözenler, marka kavramını da büyük ölçüde anlamış olurlar. 

Devletin ve büyük işletmelerin istihdam yaratma kabiliyeti sınırlı olduğundan ekonomik kalkınmanın yegane çaresi olarak "girişimcilik" ön plana çıkmaya başlamıştır. Girişimci olmak, kendi işinin patronu olmak kulağa hoş gelse de ciddi bir öğrenme süreci gerektiyor. Girişimcilikte bu öğrenme sürecine startup dönemi denmekte. Hele hele milyar dolarlık bir işletme hayaliniz varsa startup süreci daha da önemlidir. Girişimcilik eğitimleri, size başarı garantisi vermese de risklerinizi azaltmanızı ve daha az hata yapmanızı sağlayabilir. 

Yetkin bir lider ve güçlü bir kurum kültürü oluşturmaksızın, eğitimlerle çalışanlar arasında bir sinerji ve bu sinerjiye bağlı bir ekip ruhu oluşturmak kolay bir iş değildir. Özellikle pek çok insanın işten atılma korkusu yaşadığı stresli iş ortamlarında çalışanları motive etmek, adaptasyonlarını hızlandırmak, kendi güçlü ve zayıf yönlerinin farkına varmalarını sağlamak gerekir. Başka bir ifade ile çalışanlara kurum değerlerini benimsetirken duygusal olgunluklarının gelişmesine katkı sağlamak ekip çalışması için oldukça faydalıdır.